Mesarya Ovası doğuda ve batıda denize kadar uzanan, güneyinde Trodos Dağları ve kuzeyinde Beşparmak Dağları bulunan ince uzun bir ovadır. Bu ince uzun ovanın tam ortasında ise başkent Lefkoşa yer alır.

Aslında eski zamanlarda bu ova sık ormanlarla kaplıydı. Fakat, zaman içinde bu ormalar kesile kesil yok edildi. Çoğu İÖ 1.yy’da Batlamyos Donanması için gemi yapılmak amacıyla kullanılmak üzere kesildi. Daha sonra, bakır çıkarma sırasında yakacak ihtiyacını karşılamak üzere kesimine devam edildi. Herşeye rağmen 16.yy sonlarına kadar ova üzerinde önemli miktarda ağaç bulunmaktaydı. Bugün ise bu ormanlardan geriye sadece dağların eteklerindeki ormanlık alan kırıntıları kalmıştır. Ormanların yok edilmesinden dolayı şu an bu alan "Kafkalla" ile kaplıdır. "Kafkalla" yerli halkın killi toprak tabakasıyla birleşmiş kalsiyum karbonatı anlatmak için kullandığı yöresel bir ifadedir.

Ormanların yok olması ile açılan bu ovalık alan tarım için elverişli hale gelmiştir. Uzun yıllar yoğun tarım faaliyetlerinin yürütüldüğü bu verimli topraklar zaman içinde “Kıbrıs’ın Ekmek Teknesi” olarak anılmaya başlamıştır.

Kukla/Köprülü Göleti ve çevresindeki karasal tuzcul bataklıkları içine alan sulak alan Lefkoşa’nın doğusunda kalan Doğu Mesarya Ovası’nda yer alır. Bölge halkı bu bölgeyi Kukla olarak adlandırılır. Kukla bölgenin eskiden kalma özgün ismidir. Bu nedenle de bu sulak alan bundan böyle Kukla Sulak Alanı olarak isimlendirilecektir.

 

Ovanın doğu tarafı başlıca iki dere yatağı tarafından beslenir. Bunlar Kıbrıs’ın en uzun iki deresi olan Kanlı Dere ve Çakıllı (Yalya) Dere’dir. Her ikisinin de kaynağı Trodos Dağlarıdır.

Kanlı Dere Machhaira yakınlarından başlayarak Kıbrıs’ın en yoğun nüfusuna sahip olan başkent Lefkoşa’nın içinden geçer. Çakıllı (Yalya) Dere ise Kanlı Dere’nin kaynağna çok yakın bir noktadan başlar ve Nisou, Dali ve Pyroi köylerinden akarak Kanlı Dere’ye hemen hemen paralel bir güzergahta devam ederek Mesarya’dan geçer. Her ikisi de Doğu Mesarya Ovası’ndan geçer ve Mağusa Körfezi’ne dökülür. Ovadan geçerken iç kesimlerde farklı yerlerde sulak alanlar oluştururlar. Bunlar çoğunlukla Kukla Sulak Alanı gibi karasal tuzcul bataklıklar ve/veya göletler şeklindedir.

Ne yazık ki bu dere yatakları her yıl daha fazla kurumakta ve kurutulmaktadır. Özellikle kurak yıllarda barajların da etkisiyle Doğu Mesarya’da yer alan dere yataklarına çok az miktarda su taşınır. Her yıl artan insan sayısı ve su talebi durumu daha da kötüleştirmektedir. Kısacası, bazı yıllar Kukla ve Mağusa Körfezi’ni besleyen dere yatakları susuz kalır.

 

Kukla Sulak Alanı ik farklı sulak alandan oluşur:
(Köprülü) Gölet ve Karasal Tuzcul Bataklık

Gölet (Köprülü Göleti): Kıbrıs’ta temel olarak iki tür gölet yapılmıştır. Nehir yatağı ve vadilere kurulan bendler ve tuzcul bataklık gibi büyük taşkın yataklarına yapılanlar. Köprülü Göleti 2. tür göletlerdendir. Yağışlı dönemlerde yağmur suyunun dere yatağını doldurup taşması ile oluşan tuzcul bataklıklara taş ve topraktan bir bend çekilmesi ile suyu daha uzun süre alanda birikmesi sağlanmıştır. Geçirimsiz olan toprak sayesinde alan baraj haline getirilmiştir. Yer altı su kaynaklarının beslenmesi amacıyla taşkın yatağına yapılmış bir gölet örneğidir.

Adanın ilk göletidir. 1900 yılında yapılmıştır. Aslen derinliği 6m’ye ulaşmaktaydı ve bu dönemde 4.545,000m3 su kapasitesine sahipti. Bu kapasite göz önünde bulundurulduğunda halen Kıbrıs’ın en büyük göletleri arasında yer alır.

Neticede özellikle yağışın yoğun olduğu yıllarda alana biriken ve geniş bir alan kaplayan su sayesinde çok sayıda ördek ve kıyı kuşu burayı ziyaret eder.

Karasal Tuzcul (Halofitik/ Tuza Dayanıklı) Bataklık: Karasal tuzcul bataklıklar terleme yoluyla buharlaşmanın (evapotranspirasyon) yağış miktarını aştığı durumlarda kıyıdan uzak yerlerde oluşan tuzlu su bataklığına verilen addır. Doğu Mesarya’nın büyük bir kısmı bu gibi karasal tuzcul bataklıklarla doluydu. Ancak, bu bataklıklar insan faaliyetleri özellikle de tarım faaliyetleri ve kentleşme nedeniyle parçalanmış hatta hemen hemen yok olmuştur. Özellikle tuza dayanıklı bitki örtüsünün hakim olduğu bu alanların kalıntılarına halen ovanın değişik bölgelerinde rastlanabilir. Örneğin, göletin doğu kısmında kalan bir bölge karasal tuzcul bataklık yapısını halen korumaktadır.

Günümüzde karasal tuzcul bataklıklar yok olmakla karşı karşıyadır. Dere yataklarının aşırı kurutulması nedeniyle bu alanlar yeterince beslenememektedir. Buna ek olarak, her gün artan insan baskısı ve tarım faaliyetleri nedeniyle her geçen yıl kuraklıkla zayıflayan bitki örtüsü tarım alanine çevrilmekte ve bu alanlar yok edilmektedir.